3 Eylül 2015 Perşembe

İlk Üç Nesle Olan Saygımız

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi "TEMEL İSLAM BİLİMLERİ" Arap Dili ve Belagati Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Salih Zafer Kızıklı beyefendiye ait olan "Ebu’l-Esved ed-Du’elî’nin Arap Gramer Tarihindeki Yeri ve Önemi" isimli makalesine Arap dilinin tarihine dair yaptığım okumalar esnasında rastladım.

Şu satırları yazarken de henüz mezkur makaleyi bitirmiş değilim. Bilakis 3 sayfa okudum. Fakat 2. sayfanın sonunda başlayıp 3. sayfanın ortasına kadar uzayan bir değerlendirme beni rahatsız etti. 

Hoca, birçok sahabeden yaşça büyük olan fakat irtihal-i Nebi(s.a.v.)'den sonra Müslüman olduğu için tabiûndan addedilen Ebu'l-Esved ed-Dü'elî(r.a.) hakkında İbn Hallikân'ın "Vefâyâtu'l A'yân" isimli eserinden bir alıntı yapıyor ve ed-Dü'elî(r.a.) ile ilgili, alıntının da izin vermeyeceği bir kaç kelimelik kısa ama vurucu değerlendirmede bulunuyor. Aynen iktibas ediyorum:

"Cimri bir kişiliğe sahip olan Ebu'l-Esved ed-Du'elî fakirlere maddî yardımda bulunulmasını hoş karşılamaz ve çocuklarına: 
'Eğer fakirlere paranızı verirseniz, onlardan daha kötü duruma düşersiniz. Allahu Teâlâ ile cömertlik yarışına girmeyin!... Allahu Teâlâ en cömerttir. O eğer isteseydi tüm yoksulları zengin yapardı. Maddî yardımda kendinizi zorlamayın, sonra fakirleşirsiniz!...' diye öğüt verirdi. (Vurgu bana ait)

Tabiûn neslinin en alim şahıslarından biri olan Ebu'l-Esved ed-Dü'elî(r.a.) hakkında zikredilen bu ifadeler ölçüsüzdür. Hocanın verdiği dipnotta bazı cümleler birebir geçmektedir. Ancak Lisanu'l-Arab'ın بخل maddesinde "ضد الكرم" diye tanımlanan "بالبخل" ibaresini dilimizdeki "cimri" nüansı ile karşılamak yerine "sıkı, tutumlu" kelimeleri ile tercüme etmek daha isabetli olurdu. Çünkü cimri kelimesinin zihinlerde oluşturduğu olumsuz anlamın ilk üç nesle olan saygımızın aşınmasına katkıda bulunacağı gerçeği aşikardır.

Ayrıca bu bir incelik değil bilakis zorunluluktur. Çünkü bahsedilen zat, Hz. Ali'nin davası uğruna başını ortaya koymuş, kendisinden hem dil hem de din sahasında onlarca rivayette bulunulmuş, gayret-i diniyesi ile meşhur bir zattır. Hemen ardından gelen "fakirlere maddî yardımda bulunulmasını hoş karşılamaz" ibaresi ise dipnotta kaynak olarak zikrettiği "Vefâyatu'l-A'yân"da yer almadığına göre hocanın bizatihi kendisinden sudûr eden bir zandır. Ancak iyi niyet sahibi bir Müslüman'ın böyle büyük bir insana karşı bu tarzda bir söz sarfetmesi mümkün değildir. Ben elbette babam yaşında bir adamın niyetini sorgulamak gibi bir hadsizliğe girişecek değilim. Ancak hocanın şahsından mücerred bu ifadelerin eleştirisinin yapılması gerekir. Çünkü bu makale yayınlanmış ve arzu eden herkesin edinebileceği bir ortama aktarılmıştır. 

Zekatın farziyyeti kitap, sünnet ve icma ile sabit, aksi bir iddianın küfür olduğu yine hem bu üç delille hem de sahabe fiiliyle (ridde hadisesi) aşikar iken ve zekatın verileceği sınıflardan birinin de yine kitapta açıkça "miskinler-fakirler" olarak zikredildiği herkes tarafından biliniyorken, tabiûnun ulemasından böyle önemli bir zat için "fakirlere maddi yardımda bulunmayı hoş karşılamaz" gibi bir ithamın yapılması hiç şüphesiz züccaciye dükkanına fillerle dalmak kabilindendir ve nice hatırları kırıp döker, nice hakları ihlal eder, varsın hesab edilsin.

Peki ilgili kaynakta geçen  ve hocanın hemen hemen isabetli bir şekilde tercümesini verdiği cümlelerin anlamı nedir? Bu sözler ile Ebu'l-Esved ed-Dü'elî, hiç şüphesiz fazla kerem sahibi ve cömert olmanın kişiyi tedbirsizce saçıp savurmaya götüreceğini ve bunun da kişi ve ailesi için bazı durumlarda bir felakete dönüşebileceğini kastetmiştir. Çünkü o, Allah'ın farz kıldığı zekata muhalif olmaktan ve Allah resulünün(s.a.v.) teşvik ettiği tasadduka karşı çıkmaktan münezzehtir. O ortamda büyümüş ve yüzlerce talebe yetiştirmiş birinin aksi bir kast ile böyle sözler sarfetmesi ve bu davranışı yüzünden kınanmaması mümkün değildir. Bu sebeplerden dolayı Ebu'l-Esved ed-Dü'elî'nin mezkur sözleri bu şekilde anlaşılmalıdır. 

İlk üç nesil hiç şüphesiz hatalarıyla, sevaplarıyla insandırlar. Ben onlara insan üstü bir kutsallık ve nebilere yaraşır bir masumiyet atfetmiyorum. Ancak ölülerimizden hayırla bahsetmek ve ilk üç neslin hayırlı olduğuna inanmakla mükellefiz. Birçok ayet-i kerime  ve ehadis-i şerife bize bu vazifeyi tevdi etmektedir. İlk üç neslin bir özelliği de şudur ki, onlar hata işlediler, hatta birbirleri ile harb dahi ettiler ancak şahsi hatalarını asla ve asla bizlere din diye nakletmediler. 

Rabbim Arap dilinin kaidelerinin tespit edilmesine, Kur'an'ın harekelenmesine ve daha nice hayırlı ilim kapılarının açılmasına sebep olan böyle büyük bir Müslüman'dan rızasını esirgemesin. Amin!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder